Elmas Topcu
Merve Biber, son haftalarda kendilerine ulaşan nefret, hakaret ve ırkçılık mesajları karşısında şaşkın. “Ayda 4-5 ile kalsa, normal çerçevede denebilirdi, ama sadece son üç haftada 25 kadar ırkçı ve nefret söylemi içeren e-maili aldık” diyor.
Biber, Almanya’daki en büyük Müslüman çatı kuruluşu Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) ayrımcılıkla mücadele bölümünde çalışıyor. Görevi, cemaatlerine ulaşan nefret, tehdit ve ırkçı söylemler ile ibadethanelerine ve binalarına yönelik saldırıları kayıt altına almak ve sorumlu emniyet birimlerini haberdar ederek güvenlik tedbirlerinin gözden geçirilmesini sağlamak.
AB ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırıları ve ardından İsrail’in başlayan bombardımanları sonrasında DİTİB’in aldığı nefret ve hakaretler yaklaşık beşe katlanmış.
Biber’in aktardığına göre gönderilen ırkçı yazıların ortak paydası; Müslümanların “terörist, Yahudi düşmanı, Hamas yanlısı, barbar ve şiddet yanlısı” olduğu yönünde. Ayrıca bütün Müslümanların Yahudi düşmanı, demokrasi karşıtı, Hamas destekçisi, aptal ve tembel oldukları iddia ediliyor.
Hamas-İsrail arasındaki çatışmaların başlamasından ve Almanya’da İsrail karşıtı gösterilerin görülmesinden bu yana Müslüman çatı kuruluşları eleştiri oklarının hedefinde. Birçok politikacı, bu kuruluşlardan Hamas ile aralarına mesafe koymalarını, İsrail’in varlığını tanımalarını talep ediyor, ayrıca Müslüman çatı kuruluşlarıyla devletin yaptığı işbirliklerinin de gözden geçirilmesini istiyor.
Yakılmış Kuran, domuz eti ve dışkı bulunan paketler
Müslüman çatı kuruluşları sadece elektronik posta ile gönderilen ırkçı ve aşağılayıcı mesajların hedefi olmuyor. Son üç günde üç camiye içinde yakılmış Kur’an sayfaları, domuz eti ve hayvan dışkısı bulunan paketler gönderildiği dün Gelsenkirchen kenti emniyet teşkilatı tarafından açıklandı.
Almanya’da binden fazla ibadethanesi ve cami sayısının üzerinde de din görevlisi bulunan DİTİB yetkilileri, geçen yıl 34, 2021’de de 44 hakaret ve tehdit aldığını aktarıyor. Bu yıl ise 6 Ekim’e kadar bu sayının 43’e ulaştığını, 7 Ekim’den bu yana ise katlanarak arttığını belirtiyor.
DİTİB Genel Sekreteri, ilahiyatçı Eyüp Kalyon “Çok üzgün ve endişeliyiz” diyor. DW Türkçe’ye konuşan Kalyon, “Zor zamanlarda toplumumuzu bölme ve Müslümanları tekrar günah keçisi haline getirme çabaları karşısında tekrar bir dejavu yaşıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
DİTİB ve üyesi olduğu Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi, 7 Ekim’den sonra Hamas’ın başlattığı saldırıları kınayarak şiddete son verilmesi ve rehinelerin serbest bırakılması çağrılarını sık sık yineledi. Ancak bu açıklamaları samimi bulmayan bazı çevreler, çatı kuruluşlarını eleştirmeye devam ediyor.
Müslüman cemaatler siyasetin hedefinde
DİTİB ve yine Türkiye kökenli İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) ile Almanya İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) ve çoğunlukla Arap cemaatlerin örgütlü olduğu Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZDM), 11 Ekim’de merkezlerinin bulunduğu Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) Eyalet Başbakanlık ofisine çağrılmıştı. Ancak bu davet daha sonra tartışmaya neden oldu.
KRV Başbakanlık Ofisi Başkanı ve aynı zamanda Avrupa Birliği, Uluslararası İlişkiler ve Medyadan Sorumlu Bakanı Nathanael Liminski imzalı davette, “Bu zor zamanda İsrail’in yanında oldukları, Hamas’ın terörist ve barbar saldırılarının en sert biçimde kınadıkları” hatırlatıldı ve İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın devlet politikası olduğu tekrarlandı.
Çağrının devamında ise üslubun değiştiği dikkat çekti.
“Ortadoğu’da yıllardır süregelen çatışmalı durum konusunda farklı görüşlerde olunabilir, ancak geçen hafta (7 Ekim) İsrail’e düzenlenen zalimce ve canice saldırılar konusunda (ayrı görüşte) olunamaz” denilen çağrıda, “Almanya’da toplumun birliği için sizin de açık ve net biçimde ve yanlış anlamalara mahal vermeyecek şekilde Hamas’ın terörist mezalimi ile başlayan, rehin almaları ve kötü muameleleri ile devam eden eylemleri ile aranıza mesafe koymanız büyük önem arz etmektedir” dendi ve “Almanya sokaklarında terör ve nefret propagandasına ortak biçimde müsaade etmemeliyiz” ifadelerine yer verildi.
Müslüman cemaatlerden tepki
Almanya’da örgütlü Müslümanların büyük kısmını temsil ettiği iddiasını taşıyan söz konusu dört çatı kuruluşu Bakan Liminski’nin çağrısındaki üsluba tepki gösterdi. Bu kuruluşların en büyüklerinden olan DİTİB, Başbakanlık’taki buluşmaya katılmakla beraber davette yer alan çağrıyı “Müslüman kuruluşların terör ile arasına mesafe koymadığı, kurbanların acısını paylaşmadığı” izlenimi yarattığını belirterek eleştirdi. DİTİB yetkilileri, “Biz Müslüman çatı kuruluşları sorunun değil, çözümün bir parçasıyız” açıklamasını yaptı.
KRV Eyaleti Başbakanlık Ofisi’ndeki buluşma sonrası dört Müslüman çatı kuruluşu Köln sinagogunu ziyaret etti, akabinde de Köln Yahudi cemaati kısa süre önce saldırıya uğrayan Bochum kentindeki Sultan Ahmet Camii’ye iade-i ziyarette bulundu. Medyada ise bu ziyaretlere Bakan Liminski’nin ön ayak olduğu iddia edildi.
Ancak karşılıklı ziyaretlere ve Hamas’ı kınayan açıklamalara rağmen Müslüman cemaatlere yönelik eleştiriler sürüyor. Son olarak Almanya Federal Meclisi Başkan Vekili ve federal hükümetin küçük ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkan Vekili Wolfgang Kubicki, DİTİB ile devletin yaptığı işbirliklerinin gözden geçirilmesini talep etti. Cicero dergisine konuşan Kubicki, “Hukuki açıdan gerekli görülmesi halinde ise DİTİB’in Almanya topraklarında faaliyetinin yasaklanması gerektiğini” savundu.
Kubicki, “Türkiye’den gönderilen imamların Almanya’daki camilerde nefret vaazları vermesi ve siyasal İslam’ın ilerlemesini sağlaması engellenmeli” ifadelerini kullandı.
“Politikacılar Müslümanlar üzerinden siyasi çıkar elde etmek istiyor”
2016 yılından bu yana DİTİB’te farklı görevler alan Genel Sekreter Kalyon ise politikacıların söz konusu eleştiri ve taleplerini “Müslümanlar ve göçmenler üzerinden siyasi çıkar elde etme girişimi” olarak nitelendirdi.
Kalyon, Müslüman cemaatlerin sinagog ziyareti KRV hükümetinin zorlamasıyla mı yapıldı sorusuna ise “Hayır” cevabını verdi. Kalyon’a göre karşılıklı ziyaret Yahudi cemaati ile yıllardır devam eden olumlu diyalog ve iletişimin bir parçası. Kalyon, “Özellikle böyle gergin ve tehlikeli bir süreçte Almanya’da toplumsal barışı korumak ve oluşabilecek tehlikeler karşısında önlem mahiyetinde önemli bir ziyaretti” diye vurguladı.
DİTİB’e Ankara’dan baskı var mı?
Öte yandan DİTİB’in Hamas’a yönelik dili Ankara’nın kullandığından farklılık gösteriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamas’ı bir terör örgütü olarak değil, bir mücahitler grubu olarak gördüğünü söylüyor, İsrail’i de savaş suçu işlemekle itham ediyor. DİTİB’in açıklamalarında ise Almanya’nın hassasiyetleri ön plana çıkıyor.
Peki Diyanet İşleri Başkanlığı ile yakın bağı olan DİTİB’in daha farklı bir tutum takınması Ankara’da nasıl karşılanıyor?
DİTİB Genel Sekreteri Kalyon, “DİTİB kendi içeriklerini, cemaatinin ve toplumun ihtiyaç ve hassasiyetleri doğrultusunda kurumsal yapısı içerisinde oluşturur” karşılığını veriyor. İzledikleri çizgiye kendi cemaatlerinden makul ve olumlu tepki aldıklarını da söyleyen Kalyon, “Cemaatin beklentisi, bölgedeki Filistinlilere yönelik orantısız şiddetin sonlandırılması ve onların can güvenliğini ve insanca yaşama hakkını da savunmamız ki bunu da açıklamalarımızda dile getiriyoruz” diyor.