Annesinin gebelik zehirlenmesi yaşaması nedeniyle “yaşam sınırı” kabul edilen 24’üncü haftada 370 gram ağırlığında doğan “mikro prematüre” Melin Deniz Tuncalı, 155 gün süren yoğun bakım tedavisinin ardından 2 kilo 500 gram ağırlığına ulaşarak, hayati tehlikeyi atlatmış şekilde hastaneden evine uğurlandı.
AA’nın haberine göre; dünyadaki nadir prematüre bebeklerden biri olan Melin Deniz, yaşam sınırında, mikro prematüre olarak hayata gözlerini açtı.
Annesinin kronik hastalık belirtilerinin hamilelik döneminde artması ve gebelik zehirlenmesi yaşaması nedeniyle henüz 24 haftalıkken doğumu gerçekleştirilen bebek, 370 gram ağırlığında dünyaya “merhaba” dedi.
Doğduğunda göz kapakları henüz açılmamış, organları gelişimini tamamlamamış Melin Deniz bebeğin, vücudu kıpkırmızı, el ve ayakları ise bir “parmak” kadardı.
Dünyaya geldiği Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin “parmak bebeği” olarak anılan Melin Deniz, annesi Ayşe ve babası Ozan Tuncalı’nın kollarına kavuşamadan yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı.
BU BEBEKLERİN YAŞAMA İHTİMALİ DÜŞÜK GÖRÜLSE DE AİLESİ UMUDUNU HİÇ KAYBETMEDİ
Dünyada, bu kadar erken ve bu kiloda doğan bebeklerin yaşama ihtimali çok düşük görülse de ailesi ve doktorları Melin’in hayata tutunacağına dair inançlarını asla yitirmedi.
Hastanede adeta “pamuklara sarılarak” bakılan bebekle ailesinin ilk teması ancak doğumundan sonraki 60’ıncı günde gerçekleşebildi.
Anne ve babasının sabırla kavuşmayı beklediği minik kız, aylar süren tedaviyle yaşamını kuvöz olmadan sürdürebilecek duruma gelmesinin ardından hastaneden uğurlandı.
AKCİĞERLERİ GELİŞMEDİĞİ İÇİN SOLUNUM CİHAZINA BAĞLI TAKİP EDİLDİ
Bebeğin tedavisini gerçekleştiren Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Merih Çetinkaya, bebeklerde 1000 gramın altında gerçekleşen doğumların “aşırı düşük doğum ağırlığı” olarak adlandırıldığını, Melin Deniz’in de bu bebeklerden biri olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Çetinkaya, prematüre bebeklerin doğum haftası ve doğum ağırlığına göre beyin ve akciğerler başta olmak üzere pek çok organ sistemleri gelişmeden dünyaya geldiklerini aktararak, Melin’in de akciğerleri gelişmediği için kendisine ilaç tedavisi uyguladıklarını, ayrıca uzun süre solunum cihazına bağlı kaldığını belirtti.
Gözde körlüğe kadar gidebilen prematüre retinopatisi olan bebeğin bu rahatsızlığının da tedavi edilerek kontrol altına alındığını anlatan Çetinkaya, öte yandan kronik akciğer rahatsızlığı sebebiyle oksijen bağımlılığının düşük miktarda olsa da devam ettiğini söyledi.
VÜCUT ISISININ KORUNMASI İÇİN ÖZEL NEMLENDİRME SİSTEMLİ KUVÖZDE BAKILDI
Prof. Dr. Merih Çetinkaya, prematüre bebeklerin, doğdukları hastanelerde kesintisiz hizmet veren hekim, hemşire ve destek personel ekibiyle hızlı şekilde takip ve tedavisinin yaşamalarını sağlamadaki en önemli hususlardan olduğunu vurguladı.
Melin Deniz’in de doğumhanede yapılan uygun canlandırma girişimleri sonrasında 7/24 yenidoğan ve pediatri uzmanı ile deneyimli hemşire ekibinin bulunduğu yenidoğan yoğun bakım ünitesine alındığını aktaran Çetinkaya, şu bilgileri verdi:
“Bu bebeği, özellikle çok düşük ve aşırı düşük doğum ağırlıklı prematüre bebeklerin ısılarını koruyabilmek için özel nemlendirme sistemlerine sahip kuvözde uzun süre takip ettik. Her türlü solunum desteği ihtiyacını sağlayabileceğimiz çok farklı solunum destek uygulamalarına sahip bir üniteyiz. Aynı zamanda yatak başında ultrasonografi, ekokardiyografi, kardiyak değerlendirme ve göz muayeneleri de yapıldı.”
‘HİKAYESİ, PREMATÜRE BEBEKLERİN AİLELERİ İÇİN UMUT VERİCİ’
Tüm dünyada 1000, özellikle de 750 ila 500 gramın altında gerçekleşen doğumların önemli bir sorun olduğunu belirten Çetinkaya, bunun nadir yaşandığını ve bu bebeklerin doğduktan sonra yaşam sınırında kabul edildiklerini kaydetti.
Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Şunu söyleyebiliriz ki, 370 gram ağırlığında yaşam sınırında doğan bir bebeğin 155 gün sonra 2 bin 500 gram olarak taburcu edilebilmesinin, ülkede, prematüre doğacak bebekler ve aileleri için önemli mesajlar içerdiğine inanıyorum. Ailelerin motivasyonlarını kaybetmemeleri gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
BEBEĞİNİN BAĞIŞIKLIĞININ GÜÇLENMESİ İÇİN HER GÜN SÜTÜNÜ SAĞIP HASTANEYE GÖTÜRDÜ
Anne Ayşe Kovacı Tuncalı da ilk çocukları olan Melin Deniz’e hamileliğinin başlarında hiçbir problem yaşamadığını ancak genetik geçişli ailevi Akdeniz ateşi (FMF) hastalığından kaynaklanan amiloidoz rahatsızlığı olduğunu söyledi.
Tuncalı, tansiyon yüksekliği, protein kaçağı, böbrek değerlerinde gözlemlenen problemler ve yaşadığı gebelik zehirlenmesi sonucunda doğumun erken yapılmasına karar verildiğini aktardı.
Doğumdan sonra kızını gördüğü an çok heyecanlandığı ifade eden Tuncalı, 5 ay süren yoğun bakım sürecinin ise kendileri için epey zorlu geçtiğini dile getirdi.
Ayşe Kovacı Tuncalı, kızları Melin Deniz’i hastanede beklerken neler yaşadıklarını şu cümlelerle anlattı: “Düzenli olarak sütümü sağıp getirdim. Çünkü bağışıklığının güçlenmesi için anne sütü çok önemli bu süreçte. O yüzden kendime dikkat etmem gerekiyordu. Burada zaten kalma gibi bir durumumuz söz konusu değildi. Evden sütümüzü sürekli getirdik buraya. Onu görmek için günlerimiz vardı, o zamanlar görüyorduk ama çok küçük olduğu için daha özenli, özverili davranılması gerekiyordu. Buna da anlayış göstermemiz gerekiyordu. Biz de anlayışlıydık her zaman. Çünkü en doğru kararı hocalarımızın verdiğini biliyorduk.”
Bebeklerine ilk kez 7 Eylül’de dokunduklarını belirten Tuncalı, “Çok heyecanlanmıştık o gün. Kucağımıza alamadık, dokunabildik. Çünkü küçük olduğundan enfeksiyonlara açıktı ve çok dikkat etmemiz gerekiyordu” dedi.
Anne Tuncalı, tedavi boyunca bebeklerinin hayata tutunacağına dualarla doktor ve sağlık çalışanlarına olan güvenleri ve onların da özverili davranışlarıyla inandıklarını ve bugünü gördüklerini ifade ederek, “Biz çok mutluyuz. Artık evimize gideceğiz. Çok güzel günler olacak, eşimle beraber büyüteceğiz. Pozitif düşüncelerle her şeyin yoluna gireceğine inanıyoruz” şeklinde konuştu. (HABER MERKEZİ)